19 Ağustos 2010 Perşembe

Gerçek

Yarı çıplak bedeni , çıplak ruhunu parsellemiş; budanmayı bekleyen ağaçlar gibi şekilsiz yerde iki büklüm uzanıyordu…

Gözleri hala uzaklara dalıyordu. Hep gitmek istediği ama gidemediği ,güneşin batışının en güzel izlendiği kumsalı düşlüyordu. Gülümserken bir yandan birasını yudumluyor, bir yandan da sigarasını içine çekiyordu nefes nefes… Kulağında kulaklık yoktu. Dalgaların sahille buluşmasını dinliyordu. Ve buna eşlik eden martı çığlıklarını…

Güzeldi her şey. İstediği gibiydi tam olarak. Yarım kalan hiçbir şey yoktu geride, içinde. Ama düştü işte… Alt tarafı aptal bir düş…

Gözlerini açtı kendine geldi… Bir kez daha sapladı elindeki bıçağı kaçmaya çalışan düşlerine ve onları bir kavanoza kapattı, sıkıca kavradı… Deniz yok oldu, sahil yerini kayalıklara bıraktı, martılar tek tek öldü…

Evet şimdi daha gerçekçiydi hayat… İstediği gibi değil ama gerçekçi. Bu gerçek dünya, iyiye işaret!

Burada kirli denizler, et yerine simit yiyen martılar, güneşi kapayan kara bulutlar, insan görünümlü cisimler, sahte samimiyetler, yapay gülümsemeler, düş tacirleri, umut pazarlayıcıları var…

Burası gerçek dünya ve burada yaşamak sadece beden varlığını istemiyor. Aslında çok şey istiyor ve bunların çoğu henüz yok...

Sana kaçış da yok… Kavanozun kapağı açılmayacak!

Burada düşlere yer yok! Gerçekçi olma zamanı…

İstediğin gibi değil henüz sadece gerçekçi...

2 yorum:

cimcimecce dedi ki...

İstediğin gibi değil henüz sadece gerçekçi...

gerçekler belki de senin istediğin gibidir:)ya da gerçekleri istediğin hale getirmek de senin elinde...

özgür dedi ki...

evet öyle bi beceriye sahibim ama henüz hepsi için geçerli değil :)
hayat kendini yeniliyo :)