15 Nisan 2011 Cuma

arpej

Çocukluğuma geri dönüyorum bazen... Hep kaçan trenlerden,ucu olmayan iplerden bahsederlerdi. Bunu düşündüm.

Şimdi bir ip düşünelim. Uzun bir ip rengarenk. Kaçtıkça daha iyi tutmak için bir düğüm attığımızı daha sonra. Uca yaklaşıyoruz gibiyizdir hep. Düğümler gittikçe artar. Bu ip bazen bir ömürdür. Düğümler arttıkça içinde sıkışıp kalır ve nefes almanın zorluğunu yaşarsın. Bazen bir sıkııntıdır. Düğümler ilerledikçe patlamaya yaklaşan bir sıkıntı. "Hani şurama kadar geldi" denir ya...

Ama işin güzel tarafı da vardır. İpi görmemek gibi. Gözleri kapayan makyaj akıntılarıyla ipin arkasından bakmak değil ama bu. Güzel bir körlük vakti ip için. Renkler için değil...

Bir şeyleri görünce ortaya bir başka duygu çıkıveriyor: hüzün....

5. tanimlamasi en zor duygulardan biri

kirik, kirilgan pek ince

viyalonsel, keman, sonbahar, aç kedi, ozlem, kenarda durup akamayan bir gözyaşına sağ köşeden bakan bir buruk tebessüm, gecmiş, geçememiş belkide, arpej, evet arpej.. ayni anda degil teker teker duyulan notalar.

8 Nisan 2011 Cuma

Değişim

Güneş hep doğacak her zaman doğduğu gibi. Doğudan işte. Güneş ısıtır diye öğretmişlerdi hep. Doğru söylemişler. Alışkanlığı o güneşin...

Alışkanlık demişken bir de yeni hayat var. Yani yaşanılan hayatın birkaç eksiği ya da fazlasını içeren. Buna başlamak hep eğleceli derlerdi. Yalan söylemişler. Bu insanı korkutuyor. En azından beni...

İnsanları izlemek, onları analiz etmek eğlenceli... İnsana hatalar yaptırıyor. Bu iyi bir şey mi bilmiyorum. Yerine göre değişiyor sanırım. Ama insanın ufkunu açıyor. Elle çizilmiş yarım yamalak bir ufuk olsa da. Fark edemiyosun... Kendini analiz etmeyi unutuyorsun belki de.

Tiyatro severdim önceden. Oynamak keyifliydi. Karşımdaki izleyicileri görmek. İzlenmek belki de. Sahne arkası ya da kulis değil sahneydi, ışıkların altıydı tam da yatıp uyumak istediğim yer kırmızı perdelerin arasında. Severdim krımızıyı...

Değişmek bazen zor oluyor. Pek eğlenceli değil gibi. Hayatın tam tersi gibi...