29 Kasım 2010 Pazartesi

Süreç

Rüyasından erken uyandırılmış bir çocuk misali hayat akan suların hızına yetişemeden bir diğer akıntıya kapılıyoruz..Hislerin dile gelmeden değişiveriyor.
Gözlerin birini ararken buldukları ile yetiniyor.Başkalarını düşünmüyoruz bu yetmezmiş gibi kendimizi dahi düşünmüyoruz. İlginç bir tespittir ki İnsan düşünebilen bir hayvandır ! Sanırım uzun zaman önce idi…
Vurdumduymazlık almış basını gidiyor.İyi bakalım kapılalım bizde bu furyaya alsın zaman kendini gitsin…

22 Kasım 2010 Pazartesi

Masumiyetin Ayartıcılığı

Modern insanı büyük bir düş kırıklığı bekliyor: Dünyada biricik olduğunu sanması ama herhangi biri olduğunu çarçabuk anlaması... Da Vinci'nin, Erasmus'un, Galilei'nin, Descartes'in karanlık patikalara ışık tutması, beylik düşünceleri bir yana atması... Bunlar eskidendi! Şimdi bireycilik kural haline gelerek sıradanlaştı. Bu serüvenin sonu şuraya varıyor: Herkesin sivrilmek isteme biçimi birbirininkine benziyor. ''Ben başkaları gibi değilim'' diyen tam da bu noktada  sürü adamıdır.


PASCAL BRUCKNER   / Masumiyetin Ayartıclılığı


kaynak!

15 Kasım 2010 Pazartesi

Zaman


insanoğlunun bittim dediği noktası nedir?
Hangi nedenle biterde yeniden başlayamaz hayata .
Son zamanlarda geçmişi küçük ekmek kırıntıları gibi silkelemek istiyorum pencereden,balkondan aşağıya bahçeye doğru..Karışsın istiyorum toprağa ve yeşermesin yeniden..
Umut edemiyorum geleceğe bakamıyorum o camlardan. Benim gözlüklerim nerede kim sakladı onları ,etrafı simsiyah görüyorum yine yine yeniden..
Söverim gelmişine geçmişine diyor bir şarkı ya aynen öyle işte ayıpsa ayıp kime ne..
Tutunmak istemiyorum o ince dallara ne kadar taşıyacak ki beni sevmiyorum sahte ağaçları,yaprakları,insanları...
Boş veriyorum bazen ne olursa olsun bana ne, ama olmuyor!
Hemde hiç bir şey olmuyor.. dünya benim etrafımda mı dönüyor arkadaşım git ,bırak beni sen dön yine desem de dönmüyor.Sayılı günleri kalmış küçük bir kız çocuğu gibi hissediyorum böyle anlarda kendimi;ölürsem ne olacak diğer taraf da beni neler bekliyor diye düşünmeden alamıyorum..Yada büyümek istemiyorum daha çok,beni bu yaş da sabitleyin olmaz mı ?
Yada birkaç yaş daha geriye saralım en iyisi bu zamanı.Zaten ben onla hiç iyi anlaşmıyorum..bu kavramı kavrayamamakta üstüme yok.
Sıkıldım hem de çok…
Bu hayat bazen çok çekinmez oluyor. Evet bunları söyleyen benim bir iyimserim ama benimde kötümser zamanlarım olacak artık..Bir okulda karşılaştığım henüz 15 yaşında olan ve aruz vezni ile şiir yazan bir çocuktan umut aldım.Diyordu ki ;
Pesimistlik bir yaşam felsefesidir.Örnek verecek olursam düşünün ki yaz tatilimde daha önce görmediğim bir yere gideceğim,oranın en kötü hali göz önünde bulunduruyorum ki gerçekten kötü ise hayal kırıklığına uğramam ama gerçekten güzel bir yer ise o zaman bir mucizeye inanırım.Yani aslında her kötü bir iyiyi doğurmak için var !
Evet o 15 yaşında bunu fark etmişti ki; haklıydı bir yerlerde kötü bir şeyler olması gerekiyor ki iyi şeylerin kıymeti bilinsin .
Sanırım gözlerimi 4 açıp iyi şeyleri beklemeliyim..

7 Kasım 2010 Pazar

Bilinmeyen Tarife

Zaman zaman anlamsızlıklar içinde boğuluyorum. Bazı şeylere kafa patlatmak iyi değil biliyorum.
Yanlışı doğruyu ayırt edemez duruma geldim... Yüzmek ve boğulmak arasında gidip geliyorum.
Olduğundan bile şüphe duyduğum ipek misali ipler üzerinde yürüyorum. Koptu mu kopacak mı bilmiyorum.


Bir yandan da güneş gözümü alıyor sıcaklık içimi ısıtıyor. Ellerimi uzatıyorum tutunacak yer var biliyorum ama sis var çok.
Gözler seçiciliğini, eller görüş alanını kaybediyo sanırım. Ya da her ne oluyosa işte.


Soğuğu sevmiyorum, atmayan kalbimi, üşüyen ellerimi, kansız beynimi vs vs...

Ama hayatı seviyorum sanırım. Hergün bana süslü paketlerle gelip inanılmaz hediyeler sunmasa da bazen bana bombalar getirse de
beni altı ay boyunca kutupta bıraksa da ona seni sevmiyorum diyemiyorum. İçimden gelmiyo...

Bir durakta çok nadir geçen bir otobüsü bekler gibiyim...
Numarasını bilmiyorum, tarifesini bilmiyorum. Yolculuk ne kadar sürer onu da bilmiyorum. Ama bekliyorum...


Işıklarını bekliyorum... sesini...

6 Kasım 2010 Cumartesi

Davetiyeniz Var !



Dünyayı değiştireceğine inanacak kadar idealist,
Hayalinin önündeki engelleri görecek kadar da gerçekçi...
Engelleri kaldırmayı deneyecek kadar cesur,
Sıradışı hayal ortakları ile çalışabilecek kadar da uyumlu...
Kendine yapabileceği en büyük yardımın,
Başkalarına yardım etmek olduğunu bilen bir bencilseniz...
Sosyal sorumluluk sahibi, başarılı
Çift kanatlı bir lider olmayı hayal ediyorsanız,
Sizi tanımaktan onur duyarız...
YGA Ailesi

Sinan Yaman'ın kurucu başkanı olduğu YGA, uluslararası bir sivil toplum örgütüdür. Geleceğin sosyal sorumlu liderlerini yetiştirmek için 2002 yılında kurulmuştur..Ve 8 yılda birçok projeye imza atmıştır. Yaman kurucusu olduğu Young Guru Academy Vakfı'yla dünyaya yön verecek sosyal sorumlu Türk liderlerin yetişmesi için çaba harcıyor.
30 Bin başvuru bekleyen 27 Kasım Liderlik Konferansı için son başvurlar 7 Kasım…
Sizlerde en az onlar kadar bencilseniz aramızda sizi de görmekten mutluluk duyarız.

Peşinden gidecek cesaretiniz varsa, bütün rüyalar gerçek olabilir..
www.yga.org.tr ‘den başvurlarınız yapabilirsiniz..